MERAK ETTİKLERİNİZ PET OTEL MÜZE KANUNLAR
::: RENKLİ DOOPLER
 
KALP HASTALIKLARININ TEŞHİSİNDE EKOKARDİYOGRAFİ

   Son yıllarda hızla gelişmekte olan değişik ekokardiografi yöntemleri sayesinde, kongenital ve edinsel kalp hastalıklarının tanısı yüksek bir güvenirlilik ile doğru olarak yapılabilmekte, ayrıca hastanın sağaltıma verdiği cevap da incelenebilmektedir. Kongenital kalp hastalıklarından; patent ductus arteriosus, aortik stenoz, pulmoner stenoz, ASD, VSD, fallot tetralojisi, atrioventriküler kapakların displazisi ekokardiografi ile incelenebilir. Yine edinsel kalp hastalıklarından; mitral kapak yetmezliği, trikuspital kapak yetmezliği, endokardiyoz, bakterisel endokarditis, kardiomyopati, diroflariasis ve pericardial effüzyonlar da ekokardiografi ile tanınabilmektedir.

     
     

KONGENİTAL  KALP  HASTALIKLAR

   Ekokardiografi küçük hayvanlarda kongenital kalp anomalilerini tanımlamada büyük önem taşımaktadır. Pek çok örnekte efekt bizzat görülebilir. Diğer hastalarda defekte kalbin cevabı, her iki odacıktaki dilatasyon yada hipertrofi belirlenebilir ve anomali tam olarak anlaşılabilir. Böyle kongenital defektlerin doğru tanımlanması uygun bir sağaltımın seçimi ve hastalığın prognozu açısından oldukça önemlidir. Değişik kalp anomalilerine predispoze köpek ırkları tabloda gösterilmiştir.
 
Aortik stenoz : Boxer, German Shepherd, German Short Hair Pointer, Golden Retriewer, Newfoundland
ASD : Boxer, Old English Bulldog
Pulmoner stenoz : Beagle, Chihuahua, English Bulldog, German Shephard, Giant Schnauzer, Keeshound, Miniature Schnauzer, Samoyed, Terriers
Fallot tetralojisi : Keeshound, Miniature Poodle, Miniature Schnauzer, Terriers, Wire Haired, Fox Terrier
VSD : Beagle, German Shephard, Keeshound, Mastiff, Miniature Poodle, Siberian Husky
Patent ductus arteriosus : Brittany Spaniel, Cocker Spaniel, Collie, German Shepherd, Keeshound, Pomeranian, Miniature Poodle, Shetland Sheepdog
     
     
Herhangi bir kongenital kalp hastalığının tanısını yaparken, ultrason tek başına kullanılmamalı, beraberinde anamnez, klinik bulgular, radyografi ve EKG bulguları da dikkate alınmalıdır.
 
PATENT  DUCTUS  ARTERİOSUS
   Fötal hayatta pulmoner arter ile aorta arasında var olan birleştirici damarın doğumdan sonra kapanmamasına denir. Bu hastalık köpeklerdeki en yaygın doğmasal kalp hastalığıdır. Kedilerde de görülür fakat daha az yaygındır. Patent ductus arteriosus 'da en önemli sorun hastalığın tanımlanamamasıdır. Sol atrium akciğerden dönen kan miktarının artması nedeniyle az çok genişlemiştir. Sol ventrikül genellikle genişlemiş ve orta derece hipertrfi dikkati çekebilir. Ventriküler kontraktilite normal ya da artmıştır. Bu değişiklikler karakteristik üfürüm seslerinin varlığıyla birlikte muhtemel patent ductus arteriosus tanısı koymaya yeterlidir.
 
AORTİK  STENOZ
   Aortun, sol ventrikülden çıkış yerinde olan daralmaya denir. Aortik strenoz olan köpeklerde en sık olarak kapakların aşağısında şekillenir. Kedilerde ise subvalvuler ve supravalvuler tip birlikte bulunmakla beraber supravalvuler tipin daha yaygın olduğu belirtilmektedir. Tipi dikkate alınmaksızın orta ya da şiddetli aortik stenoz olgularında en belirgin ultrasonik bulgu, sol ventrikül hipertrofisinin belirlenmesidir. Aortik stenoz o kadar şiddetli olabilir ki; kan dolaşımını sol ventrikülden aorta geçerken tıkanıklığa uğratabilir. Sol atriumda da dilatasyon şekillenebilir. Ventrikül kontraktilitesi normaldir. Subvavuler tipte aortik kapağın altında belirgin bir daralma görülür. Bu daralmış alan fibröz dokudan bir şerit olduğundan diğer dışa çıkım alanlarından dikkati çeker bir şekilde daha ekojenik olbilir. Valvuler tipte, kapak yaprakları kalınlaqşmış, kısalmış ya da oldukça sertleşmiş ve sabitleşmiş görülebilir. Supravalvuler tipte, aorta yukarısındaki daralma, kapakların distalinde tanımlanabilir. Bütün tiplerde dışa çıkım sahasında belirgin poststetonik dilatasyon görülebilir.
Hafif derecedeki aortik stenoz olguları normal iki boyutlu görüntüleme ile belirlenemez. Bu gibi olaylarda Doopler teknikleri anormal basınç değişimlerini göstermek için gerekli olmaktadır.
 
PULMONER  STENOZ
   Pulmoner stenoz pulmoner arterin sağ ventrikülden çıkış yerinde oluşan daralmadır. Pulmoner stenoz köpeklerde ikinci en yaygın kongenital kardiak anomalidir. Kedilerde seyrek görülür. Daralma genellikle valvulerdir. Fakat dışa çıkım lalnının infindubular bölgesindeki muskuler hipertrofiye, sistol sırasındaki çıkış tıkanıklığıda eklenebilir.
   Pulmoner stenozun en belirgin ultrasonografiközelliği sağ ventrikül hipertrofisinin belirlenmesidir. Normal kedi ve köpeklerde sağ ventrikül duvarı, yaklaşık olarak ventrikül duvarının kalınlığının 1/3' ü kadardır. Pulmoner stenozda; sağ ventriküler duvar kalınlığı, sol ventriküler duvar kalınlığına eşit veya onu geçecek kadar artar. Anormal septal hareket sağ ventrikül hacminin veya basıncın fazla arttığını gösteren bir bulgudur ve bu yüzden pulmoner stenozla birlikte belirlenebilir. Anormal septal hareket, M mod görüntüleme ile kolayca belirlenmektedir. Bu durumda sistol sırasında interventriküler septum, sol ventriküler duvardan uzaklaşmaktadır. Trikuspital yetmezlik ve sağ atrial dilatasyon, sağ ventriküler dilatasyonun bir sonucu olarak da gelişebilir.
   Pulmoner çıkış alanını görüntülemek çok güç olabilir, fakat sağ thorasik duvardan kalbin bazisinin görüntüsünü kısa eksende bulmak oldukça kolaydır. Kapaklar, valvuler tipte kalınlaşmış olarak görülür ve subvalvuler bölgede de daralma vardır. Ayrıca poststetonik dilatasyon da belirlenebilmektedir.
   Pulmoner stenoz kalbin muayenesinde diğer anomalilerden, özellikle fallot tetralojisini de kapsayan septal defektlerin araştırılmasında çok önemli bir bulgudur. Hastada siyanosis varsa; sağ taraftan sol tarafa şantı akla getireceğinden kontras ekokardiografi endike olabilir.
 
ATRİAL  SEPTAL  DEFEKT (ASD)
   Atrial septal efekt, nispeten seyrek görülen bir anomalidir. Atrial septal defekt iki ana başlıkta sınıflandırılmaktadır. Birinci derece delik atrioventriküler kavşakta kalp içindeki kan akımını engelleyen bir defekttir. Kedilerde bu daha yaygın olarak görülür. İkinci derece delik ise; interatrialseptumun ortasında, altında ve üstündeki zarar görmemiş kısım ile birlikte yerleşir. Bu tip, köpeklerde daha yaygın olarak görülür. İnteratrial septumun dikkatli bir muayanesi yapılırsa orta büyüklükte ve genişçe şekillenmiş defektler ultrasonografik olarak görülebilir. Bununla birlikte, fossa ovale bölgesindeki ekokardiografik bulguların bir septal defekte benzetilebileceği ve bu bölgede interatrial septumun ince yapıda olduğu göz ardı edilmemelidir. Bu yüzden her efekt değişik kesitlerde görüntülenerek teşhisten emin olunmalıdır. Kontras ekokardiografi, atrial septal defektin tanısının onaylanması amacıyla kullanılabilir. Non-selektif kontras ekokardiografi teknikleri, sağ atrium ve sağ ventrikülün opasifikasyonunu sağlar. Birçok durumda kan, soldan sağa doğru septal defektten şant yapacaktır. Böylece non-opasiteye kan, defektten geçerken sağ atriumun opasifiye kanı içinde tespit edilecektir. Ancak bu bulgular, sağ atriuma kan birkaç kaynaktan toplandığı için dikkatli bir şekilde yorumlanmalıdır. (kranial v. Kava, kaudal ve koroner sinuslar) kontras maddenin sefalik venöz enjeksiyonuyla sadece kranial vena kava'daki kan opasifiye edilecektir.
   Atrial septal defektin tanısını yaparken klinik bulgular nadiren yardımcı olabilmektedir. ASD'li hayvanların çoğunun yaşamları boyunca bu bozuklukları bilinmez. Geniş bir defekt, sağ kalp odacıklarının hacminde artışa neden olabilir. Böylece sağ atrium ve sağ ventrikülün dilatasyonu ve interventriküler septumun anormal hareketi ultrasonografik olarak görülebilir. Ayrıca atrial septal defektlerin diğer kardiak defektlerle komplike molabileceği unutulmamalıdır.
   Atrial septal defekti küçük olan hayvanlar normal bir yaşam sürerler. Bu bozukluğun önemli bir dereceye varmış olduğu hayvanlar ise kalp yetmezliğine maruz kalırlar ve genç yaşta ölürler.
 
VENTRİKÜLER  SEPTAL  DEFEKT (VSD)
   Kedi ve köpeklerde çoğu VSD'ler atrioventriküler kavşakların tam altında, interventriküler septumun fibröz parçasının üstünde yerleşirler. Özellikle kedilerde, bu gibi defektler, ostium primum tipi ASD ile birlikte bulunabilir ve genel bir atrioventriküler defektle sonuçlanırlar. Hem kedi hem de köpeklerde VSD 'ler diğer kongenital anomalilerle birlikte olabilirler.
   İnterventriküler septum, titiz bir şekilde muayene edilirse defektin kendisi görülebilir. Birden fazla kesitte anomalinin tanımlanmasıyla bu durum kesinleştirilmelidir. Burada da kontrast ekokardiografi şüpheli durumları onaylamak amacıyla kullanılabilir. Non-selektif konrast tekniği kullanılırsa, negatif basınç etkisiyle sol ventriküldeki non-opasifiye kan, defektten geçerek sağ ventriküldeki opasifiye kan ile karışmış olarak izlenebilmektedir.
   Sağ ventriküler basıncın artması nedeniyle sağdan sola doğru şantlar meydana gelirse opasifiye kan, sol ventriküle doğru defekti geçerken görülebilir. Eğer gerekirse kalp kateterizasyonu ile kontrast ekokardiografi aynı anda kullanılabilir. Çünkü kalp kateteri uygulamasında sol ventriküle enjekte edilen kontrast madde derhal bütün boşluklara geçer.
   Soldan sağa şant olaylarında sağ ventrikül hacminde aşırı birt yüklenme meydana gelir. Bu yüzden sağ ventriküler dilatasyon ve bazende hipertrofi belirlenebilir. Akciğerlerden geri dönen kan hacminin artması nedeniyle sol atriumun dilatasyonu da görülebilmektedir.
VSD'li kedi ve köpekler çoğunlukla klinik olarak normaldir. Ancak geniş defektli arterial ve venöz kanları önemli oranda karışan hastalar sol kalp yetmezliği belirtilerigösterirler. Yardımcı tedavi yapılabilir fakat kalp yetmezliğini tedavi etmek imkânsızdır.
 
FALLOT  TETRALOJİSİ
   Fallot tetralojisi; sağ ventrikülde hipertrofi, pulmoner arterde daralma ventriküler septal efekt ve aortanın her iki ventrikülden kan almasıyla (ata biner şekilde aorta) belirgin, doğuştan olan kalp damar anomalisine denir. Kedi ve köpeklerde nadir görülen anomalilerdendir. Klinik semptomların ciddiliği, akciğerlere giden kan miktarını belirleyen turuncus pulmonalisin daralma derecesine bağlıdır. Sağ ve sol ventrikül arasındaki kan geçişi hayvanlarda siyanoza neden olur. Bu siyanoz egzersizle daha da belirginleşir.
   Ekokardiografide; ventriküller septum üzerinde ata biner şekilde aorta görüntülenir. Sağ taraftan uzun eksen görüntüsünde belirlenen VSD sayesinde bu kompleks anomalinin basit bir pulmoner stenozdan ayrımı yapılır. Diğer kompleks kardiak anomaliler de bulunabilir ancak bunları belirlemek çok güç olmaktadır. Kalp odacıklarının sayısı ve birbirleriyle olan ilişkileriyle, odacıkların büyük damarlar ile olan bağlantıları mümkün olduğu kadar belirlenmelidir. Ancak selektif kateterizasyon ve kontrast ekokardiografiye de ihtiyaç olabilmektedir.
 
EİSENMENGER'S  COMPLEX
   Bu hastalık, sağdan sola şant ile seyreden ve pulmoner stenoz bulunmaması dışında fallot tetralojisi ile aynı belirtileri gösteren, ender rastlanan bir defekttir. Sağ kalpte hafif ya da orta şiddette bir kardiomegali bulunmaktadır. Pulmoner arter kapakları kalınlaşmış ve düzensiz olabilir. Kesin tanı koyabilmek için kontrat ekokardiografiden yararlanılmalıdır. Bu hastalıkta, pulmoner damar sistemindeki sürekli hasarın neden olduğu pulmoner hipertansiyon ve sağ ventrikül hipertansiyon, fallot tetralojisindeki pulmoner stenozun neden olduğu sağ ventriküler hipertansiyondan daha şiddetlidir.
 
ATRİOVENTRİKÜLER  KAPAKLARIN  DİSPLAZİSİ
   Sağ ve sol atrioventriküler kapakların kongenital bozuklukları kedilerde yaygındır, köpeklerde ise bazen görülmektedir. Atrioventrikül kapakların displazileri, ultrasonografik olarak tanınmaya açıktırlar. Valvuler yetersizlik nedeniyle interatrial septumun eğilmesiyle birlikte etkilenmiş olan üzerindeki atriumun aşırı dilatasyonu en göze çarpıcı özelliktir. Ventrikülde ise hafif derecede bir hipertrofi görülebilir ve kontraktilite, sekonder myokardial enfeksiyonlar takip etmez ise normal veya artmış olur. Kapak yaprakları kısalmış ve kalınlaşmış olarak görülebilir, kaoakların hareketleri de oldukça kısıtlanmıştır. Bu durum, musculus papilarislerin ve korda tendineaların anormal gelişimine bağlı olarak daha da şiddetlenebilmektedir.
   Atrioventriküller kapakların kongenital displazisi ve endokarditis nedeniyle oluşan edinsel valvular hastalıklar ultrasonografik olarak benzer görüntüler verirler. Kongenital atrioventriküler kapak displazisi bulunan hayvanlar, klinik olarak auskultasyonda değişik çeşit ve şiddette üfürümler gösterirler. Mitral kapak displazisi bulunan hayvanda prognoz kötüdür, sol kalp yetmezliği bulunan hayvanlar ise altı - on iki ay arasında kalp yetmezliği gösterirler. Bu hayvanların hayatları sağaltım ile üç aydan on iki aya kadar uzatılabilir.
 
EDİNSEL  KALP  HASTALIKLARI
   Ekokardiografi, edinsel kardiyak hastalıkların tanısında non-invaziv ve güvenli bir yol sağlar. Kardiak yapı kadar kardiak fonsiyonlara ait bilgiler de elde edilebilir. Bu şekilde uygulanacak en uygun sağaltımda belirlenebilmektedir. Ultrason, sonraki muayeneler içinde kullanılabilmekte bu yüzden kalbin sağaltıma verdiği yanıt da ekokardiografi ile izlenebilmektedir.
 
MİTRAL  KAPAK  YETMEZLİĞİ

   Küçük ve orta boy köpek ırklarında edinsel mitral yetmezlik, en çok endokardiyoz nedeniyle görülmektedir. Kapak yaprakları progressiv, yangısal olmayan dejeneratif değişiklikler nedeni ile düzensiz olarak kalınlaşmış ve deforme olmuştur. Edinsel mitral yetmezlik bulunan kedi ve iri cüsseli köpek ırklarında ventriküler dilatasyonun bir sonucu olarak valvuler yetmezlik meydana geldiğinde, genellikle sekunder bir kardiomyopati de gelişir.
   Mitral yetmezlik, sol atriumun dilatasyonu ile sonuçlanır ve bu ultrasonografik muayenedeki en belirgin özelliktir. Myokardial hastalığın yokluğunda sol ventrikül değişen derecelerde dilatasyon, hipertrofi ile normal ya da artmış kısalma fraksiyonu sergileyebilir. Bu ventriküler değişiklikler, kalpten kan pompalanmasını muhafaza etmeye yarayan destekleyici (kompanzatör) değişikliklerdir. Mitral yetmezliğin sonraki dönemlerinde myokardiumun hastalığı da görülebilir, böylece kardiak motilite düşecektir.
   Mitral yetmezlik endokardioz nedeniyle olduğu zaman, kapak yaprakları ultrasonografik muayenede düzensiz olarak kalınlaşmış görülür. Eğer yapraklar oblik olarak görüntülenirse, bir artefaktsal kapak kalınlaşması görülebilir. Bu yüzden herhangi bir kalınlaşmanın devamlı olarak görünür olduğundan emin olmak gerekmektedir. Kapak yapraklarının anormal hareketi de ekokardiografide tespit edilebilir. Eğer korda tendinea' nın akut rupturu oluşursa, ventriküler sistol esnasında mitral kapağın sol prolabsusu görülür.
   Hastalarda sonradan ortaya çıkabilecek sol kalp yetmezliği nedeni ile prognoz şüphelidir. Sağaltım semptomatiktir, kardiotonik kürleri (Digoksin, oubain, strofantin vb.) ve ödem durumunda diüretikler kullanılır.

 
TRİKUSPİTAL  KAPAK  YETMEZLİĞİ

   Edinsel trikuspital yetmezlik, köpeklerde çoğunlukla endokardioz sebebiyle meydana gelmekte ve genellikle mitral yetmezlik ile birlikte görülmektedir. Endokardioz, triküspital kapakla birlikte mitral kapağıda etkilemektedir. Ancak bazı hayvanlar, mitral kapağı ciddi şekilde kapsamadan önce sadece triküspital yetmezlik belirtileri de gösterebilir. Triküspital yetmezlik, ultrasonografik olarak tespit edilebilen sağ atrial dilatasyona yol açmaktadır. Endokardioz ile ilişkili valvuler kalınlaşmalara dikkat edilmelidir.

 

ENDOKARDIOZ

   Köpekler yaşlandığı zaman bazen bir mukopolisakkarit, valvulanın kenarlarında birikir ve fibröz bir doku oluşturarak sertleşir. Bu durum; valvulada kalınlaşmaya, nodullerin oluşmasına ve daralmaya sebep olur. Buna bağlı olarak valvula deforme olur ve sistol sırasında tam olarak kapanamaz. Bu nedenle kanın sol atriuma regurgitasyonu ( geri dönüşü ) meydana gelir. Yaşlılık sırasında oluşan bu değişikliklerin sebebi bilinmemektedir. Bu yetmezliğin derecesi hayvandan hayvana değişmektedir. Mitral valvula giderek kanın sol atriuma geri dönmesine yol açtığından, sol atrium bu yeni volümü karşılamak için dilate olur. Bu daha büyük volümü pompalayacak yeni güce ulaşmak ve dilatasyonla yaratılan parsiyel hipertansiyonu hafifletmek için sol ventrikül de yavaş yavaş hipertrofiye olur.
   Ekokardiografide bazı köpeklerde sol ventrikül kontraktilitesinde azalma görülse de bu genel kural değildir. Çoğunlukla dilatasyon ile sol atrium ve sol ventrikül hipertrofisi belirlenmektedir. Sol kalp yetmezliği muhtemelen kontraktilite düşüklüğüne değil, volüm artışına neden olur.
   Yavaş ve progressif olarak gelişen bir endokardiozda, sol ventrikülün hipetrofisi ve dilatasyonu için zaman gereklidir. Endokardioz, yaşlı köpeklerde görülür, fakat seyrek olarak genç köpeklerde kalp yetmezliğine kadar gelişir. Endokardiozun dört yaşından küçük köpeklerde üfürüme ve altı yaşından küçüklerde de kalp yetmezliğine yol açması enderdir. Kedilerde görüldüğü bildirilmemiştir. Olguların çoğunda diüretikler ve kafes istirahatı etkili olup, kalp glikozitleri (Digoksin, oubain, strofantin vb.) oral yoldan kullanılabilir.

 

BAKTERİYEL  ENDOKARDİTİS

   Çeşitli mikroorganizmaların endokartta meydana getirdiği yangı ve bozukluklara bakterisel endokarditis denir. Köpeklerde distemper, metritis, deri yaralanmaları gibi septisemik ve piyemik hastalıkların seyri sırasında bakterisel endokarditis oluşabilmektedir. Bakteriyel wendokarditis büyük çoğunlukla aortik ve mitral kapakçıkları etkiler (endokarditis valvularis) bu etki dolayısıyla kalp boşluklarına toplanan kanın vücuda pompalanması aksar ve konjestif kalp yetmezliği gelişir. Bakteriyel endokarditis köpeklerde pek yaygın değildir, kedilerde ise nadirdir. Klinik olarak akut ve kronik seyirli olabilmektedir.
   Ultrasonografik olarak kapakların etkilenmesi sonucu gelişen valvuler vejetasyonlar düzensiz olarak kalınlaşmış ekojenik kapakçıklar gibi tespit edilebilirler. Kalınlaşmalar daha parlak endokardioz da görülenden daha düzensiz olabilmektedir. Ancak kesin tanıya varılmadan önce anamnez, klinik belirtiler ve kan kültürü sonuçları mutlaka dikkate alınmalıdır.
   Görülebilen diğer ultrasonografik özellikler, valvuler yetmezliğin sonucu oluşan görüntülerdir ve hastalığa yakalanan kapakçığa göre değişir. Hafif derecedeki bakterisel endokarditis, iki boyutlu ekokardiografide belirlenen normal bulgulara dayanılarak elimine edilmelidir.

 

KARDİOMYOPATİ

   Kalp kasında görülen hastalıklara genel olarak kardiomyopati denir. Kardiomyopati; hipertrofik ve dilate olmak üzere iki grupta sınıflandırılabilir.
   Köpeklerde idiopatik kardiomyopati, nispeten büyük ve iri cüsseli ırklarda yaygındır. Ancak çoğu kez edinsel kapakçık hastalıklarından az görülmektedir. Dilate form, nadir olan hipertrofik formdan daha sık görülür. Dilate kardiomyopati ultrasonografik olarak kolayca tanınabilir. Sol ventriküler dilatasyonla birlikte genellikle hafif şiddetli sol atrial dilatasyonda vardır. Sağ atrial ve sağ ventriküler dilatasyonda görülebilir ancak genellikle daha az önemlidir. Myokardial kontraktilite azalmıştır ve bu durum düşük hesaplanmış ventriküler kısalma fraksiyonu ile sonuçlanır. Aortik çıkış alanının uniform olarak daralmış görüntüsü sonucu zayıflamış bir kardiak çıkış meydana gelmektedir. Hipertrofik formda ise ventrikül serbest duvarı ve septumun belirgin hipertrofisi belirlenir. Hipertrofi, tüm bölgeleri eşit olarak etkileyebilir veya asimetrik bir dağılım gösterebilir.
   Kedilerde kardiomyopati, edinsel kalp hastalıklarının en yaygın olanıdır. Hem dilate hem de hipertrofik formlar görülür ve bazı olguların her iki formun özelliklerine sahip olduğu belirlenebilir. Ultrason, uygun sağaltım seçiminde önemli olan iki ayrı tip kardiomyopatinin ayrımının yapılmasını sağlar. Dilate kardiomyopati, dört kalp odacığının da dilatasyonu ile sonuçlanır. Sol ventriküler duvarda sistol sonunda hafif bir kalınlaşma belirlenir. Aortik çıkış alanı, zayıf kardiak çıkış dolayısıyla uniform olarak daralmış olabilir. Tromboembolizm, yaygın bir komplikasyondur. Bu olayda atriumlarda düzensiz orta büyüklükteki kitleler görülebilir.
   Hipertrofik kardiomyopatinin karakteristik özelliği ise ventrikül serbest duvarının ve septumun hipertrofisidir. Her iki atriumda da dilatasyon izlenebilir. Yaşlı kedilerdeki hipertrofik kardiomyopatinin daha önce geçirmiş olduğu bir hipertiroidizme bağlı bir sekel olarak gelişmiş olabileceği hatırda tutulmalıdır. Diyetteki taurin eksikliğinin de kedilerde kardiomyopatinin gelişiminde etkili olduğu bildirilmektedir. Özellikle kedilerde hipertrofik kardiomyopatinin prognozu, dilate kardiomyopatiye göre daha iyidir. Hastalar. Tedavi ile bir yılı aşkın bir süre yaşatılabilir.

 

DİROFLARİASİS

   Diroflaria türü parazitlerin larvaları perifer kanda yaşarken, erginleri sağ kalpte ve pulmoner arter içerisinde yaşar. Ergin parazitlerin kalınlığı 1 mm, erkeklerin boyu 12-20 cm, dişilerin boyu ise 25-30 cm uzunluktadır. Parazitlerin tek olarak tanımlanması, küçük boyutlarda olmalarından dolayı çok güçtür. Fazla miktarda yanyana bulunan parazitler ise çizgisel ekojenik yapılar şeklinde sağ kalpte ve pulmoner arter içerisinde tanımlanabilmektedirler.
   Ekokardiografide; sağ ventriküler hipertrofi ve pulmoner arter dilatasyonu belirlenir. İlerlemiş olgularda; sağ atrium dilatasyonu ve sağ kalp yetmezliği belirtileri de izlenebilir. Kalp içerisindeki dirofilarialar endokarditise de neden olabilmektedir.
   Diroflariasis; kedilerde hafif ve orta şiddetteki olgularda köpeklerdekine benzer değişikliklere yol açar. Sağ ventrikül büyümesine ise daha seyrek rastlanmaktadır. Ayrıca, pulmoner arter genişlemesi düzensizdir.
   Kalpteki ergin parazitleri ilaç kullanarak tedavi etmek çok zordur. Bu amaçla; dietilkarbamazin, tiasetarsamid, levamizol ve ivermektin preparatları kullanılabilir.
   Son yıllarda cerrahi girişimle, açık kalp ameliyatı yapılarak ergin parazitlerin temizlenmesi üzerine çalışmalar sürmektedir. Bu amaçla kullanılan yöntemlerden birinde arteria pulmonalise cerrahi teknik ile girildikten sonra ergin parazitlerin mekanik temizliği yapılmaktadır.

 
PERİKARDİAL  EFFÜZYONLAR

   Kalbi saran perikardial kese içerisinde sıvı birikmesine ''perikardial effüzyon '' denir. Büyük ve iri cüsseli köpek ırklarında seyrek, kedilerde ise nadiren görülür. Ultrason, kardiomegaliden ileri gelen perikardial effüzyonun ayrımının yapılabilmesi ve herhangi bir perikardial effüzyonun nedeninin araştırılması için seçilen bir görüntüleme tekniğidir. Sıvı, epikardium ve perikardiumu ayıran bir ekolüsent bant olarak kolayca tanınabilir. Köpeklerde perikard kesesinde 50 ml kadar serum fizyolojiğin ultrasonografik olarak tespit edilebildiği deneysel olarak gösterilmiştir. Her sıvı yer çekiminin etkisi altında yer değiştirir, bu nedenle hayvanın pozisyonu sıvının muayenesi yapılırken dikkate alınmalıdır. Hem epikartta hemde perikartta kronik olgularda ekojenik bir kalınlaşma görülebilir. Eğer çok miktarda bir perikardial sıvı mevcutsa M Mod ekokardiografide değişik pikler ortaya çıkacaktır.
   Kardiak tamponlamaya neden olacak miktarda sıvı birikimi olduğunda; sağ atrium ve sağ ventrikül üzerindeki etkilerine dikkat edilmelidir. Her iki odacık da basılanabilmekte, ancak sağ atrium sistol sırasında tamamen kollabe olabilmektedir. Bu durum görüldüğünde acil perikardial drenaj yapılmalıdır.
   Köpekteki perikardial efüzyonidiopatik olabilir. Küçük perikardial effüzyonlar konjestif kal yetmezli ile birlikte görülebilmekle beraber daha çok kardiak neoplâzmalarla birlikte görülürler bu nedenle anormal kitleler yönünden her zaman dikkatli muayene yapılmalıdır. Perikardial effüzyon, kitlelerin etrafını sınırlandıraraktanımlanmalarına yardımcı olur. Neoplâzmalar; değişik büyüklük ve şekillerde olup, genellikle orta derecede ekoiktirler. Sağ atrium ve perikardial kese içindeki kan pıhtıları ve trombüsler neoplâzmalara benzeyebilirler.
   Ultrasonografi, belirlenen herhangi bir kitleye şirurjikal yolla ulaşabilme imkânı hakkında bize bilgi verilebilir. Üç tip tümör yaygın olarak perikardial effüzyon ile ilişkili olmaktadır.

1-
Hemangiosarkom: bu tip tümörler sağ atriumda görülür. Bunun için sağ atrium duvarının ve lumeninin çok dikkatli muayenesi yapılmalıdır.
2-
Kalp bazal tümörü: bu tip tümörler; aort çıkış bölgesinde, kalp bazisinde görülür. Ancak birkaç yöne yayılabilmekte ve kalp odacıkları ile duvarlarınıda kaplayabilmektedir. Bu gibi durumlarda bir kez daha thoraksın her iki tarafından kalbin dikkatli muayenesi gereklidir.
3-
Mezoteliyoma: bu tip ise; epikardium, perikardium ve pleurayı etkileyebilen yaygın bir tümördür. Pleural veya perikardial sıvı toplanmasına yol açabilir. Epikardium ve perikardiumda belirlenen düzensiz kalınlaşmalar bu durumu akla getirmelidir. Ancak kronik yangısal değişiklerden ayırt etmede ultrason tek başına yeterli bir yöntem değildir.
 
KONSTURİKTİF  PERİKARD  HASTALIĞI

   Tanısı zor olabilen nadir bir durumdur. Ultrasonografik olarak kalın bir ekojenik epikardium görülebilir. Sol ventriküler serbest duvar hareketi, M mode ekokardiografide piklerin daralmasına bağlı olarak sınırlanmaktadır. Ventriküler hacimler normal ya da azalmış olabilir. İnterventriküler septumun anormal hareketlerine de dikkat edilmelidir. Ayrıca bu hastalıkta her iki atriumda da dilatasyon görülebilmektedir.
   Son yıllarda daha da gelişen ekokardiografi teknikleri sayesinde ultrason pek çok doğmasal ve edinsel kalp hastalığının tanısı, uygun sağaltım yönteminin seçimi ve iyileşmenin izlenebilmesine büyük katkıları olan non-invaziv, anestezi gerektirmeyen ve en önemlisi hastaya biyolojik bir zararı bulunmayan bir teknik olarak veteriner hekimlikte kullanım alanı bulmuştur. Burada dikkat edilmesi gereken nokta pek çok hastalığın tanısında ekokardiografinin tek başına yeterli bir tanı yöntemi olamayacağı, kesin bir tanıya varabilmek için hastanın anamnez, klinik bulgu ve diğer tanı yöntemlerinin de (kalp kateterizasyonu, radyografi EKG v.b.) dikkate alınmasının gerekli olduğudur. Her gün gelişen yeni teknikler sayesinde ekokardiografi kalp hastalıkları konusunda veteriner hekimler tarafından pratik alanda da geniş bir kullanım alanı bulabilecek bir tanı yöntemidir.

 

Hastanemizde, renkli doopler ultrasonografi ile kardiyolojik muayeneler, 1998 yılından itibaren  yapılmaya başlanmıştır.